Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
Turka AnasayfaAnasayfaLatest imagesAramaOyunlarTv İzleKayıt OlGiriş yap

 

 MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:52 am

KÜÇ¡ÜKÇ¡EKMECE


Nüfus 594.524 (2000) İstanbul'un Avrupa yakasındadır. İstanbul'un Marmara'dan dar bir kara parçasıyla ayrılemm bu nedenle de 'çekmece' ismiyle anılemm iki gölünden küçüğünün çevresinde yer alır. Batısında Avcılar ve Ç¡atalca, kuzeyinde Gaziosmanpaşa mücavir alanı, doğusunda ise Esenler, Bağcılar ve Bahçelievler ilçeleri vardır. Bakırköy, Küçükçekmece'nin güney komşusudur. Osmanlı dönemine kadar "Rhagion" olarak geçen Küçükçekmece adı , bölgenin Osmanlı İmparatorluğu'na geçmesiyle değişerek "Ç¡ekme-i Sagir" daha sonra da "Ç¡ekme-i Küçük" olarak değişir. Küçükçekmece adının kaynağı oldukça tartışmalı olsa da genel olarak kenarlarında kurulduğu gölle ilgili olduğu kabul edilir.

"Ç¡ekmece" olarak anılemm iki gölün boyutlarıyla adları uygunluk göstermez. Büyükçekmece Gölü'nden daha büyük olduğu halde tam tersi bir ad tartışmasının genel kabul gören açıklaması, gölün deniz bağlantısını sağlayan geçit üzerindeki köprünün küçüklüğüdür. Osmanlı Döneminde yazılmış bir çok batılı kaynakta bu köprü, "Küçük Köprü" anlamında "Ponte Piccolo" adıyla geçer. İki göle de verilmiş olan Ç¡ekmece adının, balık tutmak için denize açılemm geçitlerde kurulan ve yukarı çekilerek açılemm kavisli setlerden geldiği kabul edilir. Küçükçekmece ilçesi 21 mahalleden oluşur. Bunlar, Altınşehir, Beşyol, Cennet, Cumhuriyet, Fatih, Fevzi Ç¡akmak, Gültepe, Halkalı Merkez, Halkalı İstasyon, İkitelli Atatürk, İkitelli Ziya Gökalp, İnönü, Kanarya, Kartaltepe, Kemalpaşa, Mehmet Akif, Söğütlüçeşme, Sultan Murat, Tevfik Bey, Yeni ve Yeşilova mahalleleridir. Türkiye'nin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri olan Yarımburgaz mağarası bu ilçenin sınırları içindedir. Mağara duvarlarında bulunan gemi resimleri, burada yaşayanların denizcilikle uğraştıkları düşüncesine yol açmaktadır. İlçedeki en eski yerleşim yerlerinden biri de bugünkü ilçe merkezinin çekirdeğini teşkil eden Region'dur. Burada bir Bizans sarayı bulunmaktaydı. Osmanlı için, yaşanan yüzyılın en önemli sefer ve kervan yolunu oluşturduğu için bölgenin gerçek yerleşimini bu dönemde gerçekleşti. Ç“nce köprü onarıldı ve köy içine bir kervansaray yapıldı. Aynı zamanda gölün kenarına yerleşen Türkler, mezarlıklarını da yamacın üst kısmına yaptılar. Böylesine önemsenen Rhegion'un imarında ve gelişmesinde en büyükkatkıyı da burada yaşayan Kanuni Sultan Süleyman'ın başdefterdarlığını yapan Abdüsselam Ç¡elebi'nin yaptığını araştırmacıların bulgularından anlıyoruz.

Osmanlılar burada köprüler, köşkler, kervansaraylar, cami ve medreseler yaptırdılar. Küçükçekmece, 1908 yılına kadar Ç¡atalca kazasına bağlıydı. 1908'de Makri Köy (Bakırköy) kazasına bağlandı. 1987 yılında ilçe oldu. 1992'de de Avcılar Küçükçekmece ilçesinden ayrılarak ilçe yapıldı. Küçükçekmece Gölü: İstanbul 'un 15 km batısında yer alan ve 14 km' lik bir alan kaplayan Küçükçekmece Gölü;son jeolojik dönemdeki buzullaşmanın erimesiyle,denizlerin seviyelerinin yükselmeleri sonucu,Ç¡anakkale Boğazı'nın yarılarak Marmara Ç¡ukurunun dolması,bu deniz istilasıyla eski vadi ağızlarının boğularak ''ria '' ların ortaya çıkması sonucu önce koy,zamanla da kıyı kordonuyla kaplanarak lagün haline gelmesiyle oluşmuştur. Gölün halen Ç¡ekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi arazisi içinde kalan 3700 uzunluğundaki kıyı şeridi üzerinde gizli bir kuş cenneti bulunmaktadır.Karabatak,balıkçıl ve yaba ördekleri başta olmak üzere çeşitli kuş türlerinin barındığı bu koruluk alana zaman zaman göçler sırasında yabancı kuş türlerinin de geldiği gözlenmektedir.

Yarımburgaz Mağaraları: Küçükçekmece ilçesinde bulunan en eski ve değerli olanı Yarımburgaz Mağarası'dır. İstanbul'un 22 km. kuzeybatısında, Küçükçekmece gölünün 1,5 km kuzeyinde, Altınşehir mahallesi civarında ve Kayabaşı-Şamlar Köyü yolu üzerindedir. Denizden yüksekliği ortalama 15 m, kadardır. 1838'den günümüze dek birçok jeolog ve antropolog tarafından yapılemm incelemeler sonucu, Küçükçekmece Belediye sınırları içerisinde yer alan Yarımburgaz Mağaraları'nda tarih öncesi insanların yaşadıkları ortaya çıkarılmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:52 am

ADALAR



İstanbul Adalarının tarihine ait Bizans öncesinden pek az bilgi vardır. Bunlar Thimkus Artemiones gibi antik çağ yazarlarının eserlerinde bulunur Batı kaynaklarında Adalar, sayısız trajedilerin yaşandığı yerlerdir. Bizans tarihçileri bu manastırlardan ancak 8.yy dan itibaren söz etmeye başlarlar. Latinler İstanbul’a geldikleri zaman ( 1204 ), Venedik dükü Dandola, Latinleri Adaları yağma etmeye kışkırttı. Ancak, Latinler Adalara saldırmadılar. Adalar, 1302’de Eğriboz ve Girit korsanlarının saldırısına uğradı. Türkler’in Adalara gelişleri, Bizans İmparatoru Manuel Paleologos dönemine rastlar. 1412’de Musa Ç¡elebi ile İmparator Manuel arasında Yassıada yakınlarında yapılemm deniz savaşı, Adaları etkiledi. İstanbul’un fethinden yaklaşık bir buçuk ay önce, Fatih Sultan Mehmet’in kenti kuşatması sırasında, 17 Nisan 1453’de Baltaoğlu Süleyman Bey, Adaları ele geçirdi. Gustav Schlumberger, Adaların trajik tarihini, doğal güzelliği bakımından eş tuttuğu Capri’nin tarihine benzetir. Reşat Ekrem Koçu’nun Adaların trajik tarihini yorumlayışı ilginç ve çarpıcıdır. “Adalar, pitoresk bir tabiat yapısı ile zengin tarih haralarına sahiptir. Her adımda yirmi asırlık bir tarihin izine rastlanır.
Ç¡am ormanlarıyla örtülmüş tepeleri, türlü kır çiçekleri bezenmiş vadileri, Marmara dalgalarının çırpındığı kıyıları, bir zamanlar buralarda taç ve tahtından mahrum edilmiş imparatorların işkenceler, mahrumiyetler altında ve korkunç bir sefalet içinde inleyip mahvolduklarına inandıramaz.” Adalar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 19. Yüzyıl ortalarına kadar kendi haline terk edilmiş, 1839 Tanzimat Fermanı ile yabancılara mülk edinme olanağı tanıyan yasal düzenleme sonunda hızla gelişme sürecine girmiştir. İlk kez Fransızlar Adaları sayfiye yeri olarak seçmişler, Türklerin yerleşmesi daha sonra gerçekleşmiştir. Adalar’ın giderek önem kazanmasına neden olan bir diğer gelişme, Adalar’la İstanbul ve Kadıköy arasında 1846’dan itibaren düzenli vapur seferlerinin başlatılması olmuştur. İstanbul’un zenginleri, azınlıklar ve yabancı uyruklular bu gelişme sürecinde Adaları bir sayfiye yeri haline getirmişlerdir. Bu gelişme sonunda İstanbul’da kurulan ilk üç belediye dairesinden biri, Yedinci Daire diye anılemm Adalar Belediyesi olmuştur. ( 1861 ) Heybeliada’da bugün mevcut olan Ç“zel Rum Erkek Lisesi ise; 1913 yılında çıkarılemm ‘Tedrisatı iptidaiye’ kanununda, özel okulların durumu ile ilgilidir. 1915 te yayımlanan Mekatibi Hususiye Talimatnamesiyle özel okulların statüsü açıklığa kavuşturuldu. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşmasının 40. Ve 41. Maddelerinde azınlıklara tanınan kültür ve eğitim hakları ile yabancı ve özel okullar çalışmalarını sürdürmektedirler.
1906 yılında kurulmuş olan İngiliz “Prinkipo Yacht Clup”, Cumhuriyet’ten sonra “Büyükada Yat Kulübü TAŞ.” Ne geçmiştir. 1937 yılında ise “Anadolu Kulübü” ne devredilerek Atatürk’ün direktifi üzerine 1926’da kurulan ve önce Ankara’da faaliyete başlayan Anadolu Kulübü’nün şubesi olarak faaliyete başlamıştır. Adaları,İstanbul’un diğer ilçelerinden ayıran temel özelliği, bunların tümü ile kara bağlantısı olmaması, yazlık bir sayfiye yerleşimi oluşudur. Zengin doğal güzelliğiyle Marmara’nın incisi ve İstanbul’un doğal akciğerleri olan ADALAR’ın, İstanbul’un bir sayfiye, dinlence ve eğlence yeri oluşu, 20. Yy’ın başından sonradır. Prens Adaları adı ile de bilinen İstanbul Adaları Marmara denizinde, şehre bir saat kadar yakınlıkta 9 adadır. Haliç girişi ve Kabataş iskelelerinden kalkan vapur veya deniz otobüsleri dört adaya muntazam seferler yaparlar. Bizans devrinde manastırların kurulduğu Adalar saray mensuplarına yazlık veya sürgün yeri olmuş; Heybelideki bakır madenleri de kullanılmıştı. Yine bu adada Bizansın son yapısı, Meryem’e ithaf edilmiş küçük kilise, Deniz Lisesi üst binası avlusunda bulunur.!9 yy Başlarında servis giren buharlı vapurlar ile Adlara ulaşım kolaylaşmış, okullar ve oteller de inşa edilince nüfus artışı başlamıştı. Büyükçe olan, yan, yana sıralı dört ada yazlık evler, villalar,çamlık korularla kaplı olup plaj ve piknik yöreleri ile ünlüdürler. Mayıs ayından Eylül sonuna kadar kalabalıklaşan adalar diğer zamanlarda tenhadır.

Yerleşim bölgelerinin iskelelere yakın çevrelerde, şehre bakan yönde geliştiği, tepeleri çamlıklarla örtülü ada yollarının tek vasıtası faytonlardır. Mevsim boyu, bilhassa tatil günlerinde koylar ve plajlar özel yat ve motorların, yelkenli teknelerin çekici duraklarıdır. Şehirden gelen deniz vasıtalarından ilk görülen konik siluetli Hayırsız Ada ve İkinci Yassı Ada da yerleşim yoktur. İlk durak Kınalı Adanın etrafı açık plaj olup arkasındaki koy ile meşhurdur. Burada yük arabaları dışında faytonlar çalışmazlar. Sahildeki modern küçük camii, eski, güzel konakları dikkat çeken yerlerdir. Kınalıdan sonra kayalık sahilleri ile Burgaz adası yer alır. Her adada bulunan Yelken ve Su Sporları kulüplerinin ilki ve meşhuru buradadır. Roman yazarı Sait Faik Abasıyanık adada yaşarken yaşadığı ev müzeye çevrilmiş ve uğrağı, gün batımı ile şöhretli Kalpazan Kaya mahalli meşhur bir kafe olmuştur.Heybeli yönünde, şeklinden dolayı adlandırılmış, özel Kaşık Adası yer alır. Heybeli Ada ikiz tepeleri arasında Deniz lisesi üst binası bulunurken öndeki diğer tepe üzerinde, çamlık içerisinde halen öğrenim yapılmayan Rum Ruhban Okulu ilk görülen büyük yapılardır. Ada iskelesi yanında Deniz Lisesi sahil boyu uzanır. Lokanta ve çayhaneler diğer yöndedir. Yerleşim alanlarının arka cephesinde çok güzel bir koy ile, Kaşık Adasına bakan tarafta halk plajı ve Deniz kulübü tesisleri ile arkasında meşhur Değirmen Burnu piknik alanı bulunur. Tepeleri çevreleyen yollarda, çamların içerisinde güzel ve manzaralı yürüyüş güzergahları adayı dolanır. Ada okullar ve sanatoryum tesislerinden dolayı kış aylarında da nispeten hareketlidir. Yıl boyu açık Halki Palas Oteli 19 yy. ortalarında beri servis vermektedir.
1995 yılında yenilenmiş ve tüm modern imkanlara kavuşturulmuştur. Takım Adaların en büyüğü ve meşhuru Büyük Adadır. Fayton turu ile etrafı iki saate yakın bir sürede dolaşılabilir. Ancak bir saate dolaşılemm yarım tur daha enteresandır. Halk plajlarından Heybeli Ada yönündeki Yörük Ali Plajı şahane bir koyda bulunmaktadır. Yanı başındaki Dil burnu mesire alanı ile tercih edilen güzel bir yerdir. İskele civarı kalabalık yerleşim bölgesinin aksine adanın güney tarafı ıssızdır. Buralardaki koylar teknelerin ziyaret yerleridir. Adanın üst sırtlarında harap halde bulunan 19 yy. eski oteli, belki dünyadaki en büyük ahşap yapı, ihya edileceği zamanın özlemi ile ayakta durmaya çabalamaktadır. Büyük Ada iskele civarı lokantaları, çayhaneleri ve dükkanları ile renkli ve hareketlidir. Yaz aylarında servis veren 4 oteli vardır. Güzel evler, bakımlı bahçeler eşsiz manzaralar Adaları gezenlerde unutulmaz anılar bırakır. Sonraki Sedef adası, sakinlerinin dışında gelenlere, plajı ile açıktır.
Adalar nüfusu;19. Yüzyıl ortalarından beri artış göstermiştir. 1840 yılında Adalar nüfusu 1816 iken 1865 yılında 6000’e ulaşmıştır. Adalardaki nüfus, değişik zamanlarda yapılemm sayımlara göre şöyledir:
1927 - 11691 1950 - 15405,
1960 - 19834,
1970 - 17600,
1980 - 18232
Adalar, özellikle yazları yoğun bir iç turizm hareketine sahne olmakta ,bu nedenle de nüfus yaz mevsiminde önemli artış göstermektedir. Nüfus yazın, kış mevsimine göre 10 katına yakın artmakta , hafta sonlarındaki artış, bunu da geçmektedir. Evler, daha çok yazlık (ikinci ev) olarak kullanılmaktadır.Yerleşik nüfusun bir bölümü İstanbul’da çalışmakta ve vapurla günübirliğine kente gidip gelmektedir.

Ç“NEMLİ YAPILARDAN Ç“RNEKLER:
BÜYÜKADA;KAYMAKAMLIK BİNASI (HACAPULOS KÇ“ŞKÜ ): RUM YETİMHANESİ (PRİNKİPO PALAS): ANADOLU KULÜBÜ BİNASI : İKİZ YAPILAR: (CASTELLİ EVLERİ) SPLENDİT OTELİ : GÜNTEKİN KÇ“ŞKÜ: CON PAŞA KÇ“ŞKÜ: (JOHN AVRİMİDİS’İN EVİ) AYA YORGİ MANASTIRI : AGOPYAN KÇ“ŞKÜ: (Ç¡ankaya Oteli )
HEYBELİADA;DENİZ LİSESİ HAZIRLIK BÇ“LÜMÜ: DENİZ LİSESİ : HALKİ PALAS OTELİ: Ç“ZEL RUM ERKEK LİSESİ (ESKİ RUHBAN OKULU): GÜRPINAR KÇ“ŞKÜ : İNÇ“NÜ EVİ (MAVROMATİS KÇ“ŞKÜ) : AHMET RASİM EVİ :
BURGAZADASI;SAİT FAİK ABASIYANIK MÜZESİ: GÜVENÇ¡ EVİ (Ç“ĞRETMENEVİ):
KINALIADA; TAŞCIYAN YALISI : NEDÜRYAN EVİ :
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:52 am

Boğaz girişindeki kayalık üzerine kurulmuş küçük, şirin bir kuledir. İstanbul’un sembollerinden birisidir. Tarih içinde gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılmış, Boğaz girişini belirten bir mihenk noktasıdır. Geçen yy.daki görüntüsünü koruyan kule turizme tahsis edilmiş lokanta ve seyir balkonu ile servis vermektedir. Suların, karasevdanın ve söylencelerin gizemini taşıyan Kız Kulesi, istanbul'un en romantik ve gizemli mekanlarından biri. Alımlı, sevdalı ve denizin ortasında bir başına, yapayalnız... Kendi kendine yeten bir tarihe sahip olan mekan, yüzyıllardır anlatılemm efsaneleriyle de bir ilgi odağı. Kızkulesi ile ilgili anlatılemm ilk hikaye; Ovidius'un kaydettiği bir aşk hikayesi. Zamanında Üsküdar sırtlarında Tarnıça Afrodit adına bir tapınak vardır. Hero'da genç kızların görev yaptığı bu tapınağın rahibelerindendir.

Kulede kumrulara bakmakla görevlidir. Aşka yasaklıdır. Her ilkbaharda doğanın uyanışı adına tapınak çevresinde törenler yapılır, çevre şehirlerden insanlar akın akın tapınağın çevresine gelir, yenilir içilir, aşkı bulamayanlar Afrodit'e ma­bedinde yakararak aşkı yaşayabilmek için yakarırlar. Bo­ğazın karşı kıyısında oturan Leandros'ta bu törene katılmak için tapınağa geldiğinde Hero'yla karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros'un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına tanıklık eder. Leandros'un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde kıskanç bir rahip feneri söndürür. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi'nden Boğazın sularına bırakır.

Kuleyle ilgili söylencelerden biri de Kleopatra'nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılemm hikayesidir. Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılemm tarafından sokularak öleceği söylenir.Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılemm, prensesi zehirler. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya'nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılemmın ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:52 am

Tarihi Galata Kulesi

İstanbul'un siluetinde dimdik yükselen Galata Kulesi, tarihi yüreğinde barındıran sessiz bir mücevher gibidir.

Ç“nce Byzantium, sonra, Fetihe kadar Konstantinopolis adıyla bilinen İstanbul, güneyde Marmara denizi, doğu açıklarında Boğaz, kuzeyde ise Haliç’in çevrelediği tarihi yarımada üzerinde kurulmuştur.

Galata Kulesi, eski devirlerden beri ‘Galata’ adıyla anılemm bu mevkiin çevresinde Galata’yı korumak amacıyla yapılmış tahkimatın bir parçasıdır.

Fetih’ten sonra, depremler ve başka nedenlerle zaman zaman hasar gören kuleye bugünkü şekli 2. Mahmut döneminde yapılemm onarımda verilmiştir.

14. Yüzyıl ortalarında, Cenevizliler’in savunma amaçlı olarak inşa ettikleri kule 16. Yüzyılda tersanede çalıştırılemm esirlerin barınağı olarak kullanıldı. 18. Yüzyılda Galata Kulesi’ne, geceyarısını haber vermekle görevli bir Mehterhane Ocağı yerleştirildi. Kule, 1874’ten itibaren yangın gözetleme ve haber verme mevkii olarak kullanılmaya başlandı. 1967 yılında Belediye Başkanı Haşim İşcan tarafından tamir ettirilen kulenin üst katı lokanta ve lokal olarak kiraya verildi.

Galata Kulesinin iç çapı, zemin katında 8,95 m’dir. Duvar kalınlığı 3,75 m. Olan kulenin zemin katında dış çapı ise 16,45 metredir. Kulenin yüksekliği ise 60 m.’dir.

Fetih'e kadar iki yüz yılı aşkın bir süre boyunca hemen hemen bağımsız bir Ceneviz sömürge kenti olan Galata'nın birkaç kez büyütülen kentsel savunma sistemindeki yirmi dört kuleden ayakta kalabilen tek ve en anıtsal olanı bu kuledir.

1350'de II.Murad‘ın destek ve yardımı ile yapımı tamamlanabilen, Bizanslıların Megalos Pyrgos (Büyük Burç), Cenevizlilerin Torre di Cristo (İsa Kulesi) olarak adlandırdıkları dev boyutlardaki (165 m çap, 68 m yükseklik) Kule Osmanlı döneminde birkaç kez biçim değiştirmiştir. Günümüzde ise 1830'larda aldığı biçimle korunulmaya çalışılmaktadır.

Fatih, bir yandan Galata'da kalan Cenevizliler'e görece bazı haklar tanırken, öte yandan da Galata'nın Türkleşmesine girişmiş; bu arada geleneklere uyarak, Kule'nin üst kısmının 1.5 m kadar yıktırmıştır. XVI.yy ortalarında Kule, Türk yapımı, kentin diğer kuleleri gibi sivri konik külahlı bir Osmanlı kulesidir artık. Kule, Kasımpaşa''daki Tersane-i Amire'ye hayli uzak olsa da burada çalıştırılemm esirlere barınak, araç ve gerece depo olmuştur.

XVII.yy'da İstanbul'u kasıp kavuran yangınlardan herkes haberdar olsun diye Kule'den "kös" vurdurulmaya başlanmıştır. Yangını gözetleyelim derken yüzyılın sonunda Kule'nin kendi de yanar. Sultan II.Mahmud'un emriyle dört tarafında camlı köşkçükleri bulunan, içinde sofası, divanhanesi, birkaç da odası olan bir "cihannüma" yaptırılmıştır.

XIX.yy başlarında bu cihannüma da yanar. Kule'nin üst kısmı bir kez daha yeniden biçimlenir: Kemerli, büyük pencereli bir sofa, onun üstünde çepeçevre bir balkonun gerisinde daha küçük kemerli pencereli olan bir çekme kat ve çok sivri, konik külahlı bir çatı.

1875'te rüzgar, o çok sivri külahı uçurunca, yerine çok köşeli, iki küçük katçık yaptırılmıştır. 1960'lı yılların ortasında yaptırılemm çok kapsamlı bir restorasyonla çağdaşlaştırılmıştır. Kule şu an yeni bir külaha sahip. Halic’in, tarihi İstanbul’un, Boğaziçi girişinin ve Asya yakasının benzersiz manzarası en muhteşem şekilde Galata Kulesinden görülür. Limanı ve şehri gözetlemek gayesi ile kurulan kule değişik amaçlarda asırlarca kullanıldıktan sonra, günümüzde de orijinaldeki gibi, manzarayı seyretme işi görmektedir. Asansör ile çıkılemm kulenin üst iki katı restaurant ve gece kulübü olarak organize edilmiştir. Buralardan ve panorama terasından İstanbul’un görünümüne doyum olmaz. Buraya özgü atmosfer ve güzel bir manzarada, oryantal dansözler, folklor ekipleri, şarkıcılar ile renkli İstanbul geceleri yaşanır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:53 am

AYASOFYA MÜZESİ


Dünyanın 8.harikalarından birisi sayılemm Ayasofya, Sanat Tarihi ve mimarlık dünyasının 1 numaralı yapısı hüviyetindedir. Bu yaşta ve bu ebatta zamanımıza gelebilmiş ender eserlerdendir. Orijinal adı Hagia Sofia olan, Türklerin Ayasofya dedikleri yapı yanlış bir şekilde, Saint Sofia olarak bilinir. Bazilika, Sofia isimli bir azizeye değil, Kutsal Hikmet’e ithaf edilmişti. Ç“nceki bir pagan mabedinin yerinde yapılmış 3 ayrı bazilika aynı isimle anlatılmıştı. İmparator Büyük Konstantin devrinde kilise yapılmadığı halde, bazı kaynaklar, ilk Ayasofya Bazilikasının onun tarafından yaptırıldığını iddia ede gelmiştir. Küçük ölçülerdeki ahşap çatılı ilk yapı 4. yy. ikinci yarısında Büyük Konstantin’in oğlu Konstantinus zamanında yapılmıştı. 404 yılında, bir isyan sırasında yanan ilk yapının yerine, daha büyük ölçülerde inşa edilen 2. kilise 415 yılında törenle açılmıştı. 532 yılında Hipodromda yapılemm bir araba yarışı sonucu çıkan kanlı isyan on binlerce şehirlinin ölümüne ve pek çok binanın yakılmasına sebep olmuştu. “Nika” isyanı diye bilinen ve İmparator Justinyen aleyhine gelişen bu isyanda Ayasofya Kilisesi de yakılmıştı.

İsyanı zorlukla bastıran İmparator Justinyen “Adem’den beri hiçbir devirde görülmemiş ve görülmeyecek” bir ibadethane yapmak için harekete geçti. Ç“nceki bazilikanın kalıntılarının üzerine 532 yılında yapılmaya başlanan, Hıristiyanlık âleminin bu en büyük kilisesi beş yılda tamamlanarak, 537’de merasimlerle açıldı. İmparator hiçbir masraftan kaçınmayarak devlet hazinesini mimarların önüne saçtı. (Tralles’li Anthemius ile matematikçi, Miletoslu İsidorus) Kubbe inşaatı Roma mimarisi tarafından geliştirilmiştir, Bazilika planı da eski devirlerden beri tatbik edilmekte idi. Yuvarlak yapıların üzerleri çok büyük ölçüde kubbe ile örtülebilmişti. Ancak Justinyen Ayasofya’sındaki gibi dikdörtgen bir mekan ortasında, dev ölçüde bir merkezi kubbe yapımı, mimarlık tarihinde ilk kez deneniyordu. Rahiplerin koruyucu duaları okumaları devam ederken, İmparatorluğun hemen her yerinde mevcut olan erken devir kalıntılarından getirtilen çok sayıda ve değişik mermer parçaları, sütunlar yapıda kullanıldı. Sonraları da bu devşirme malzeme ve bilhassa

sütunlar için, neye yarayacağı anlaşılmaz, bir sürü orijin hikayesi uyduruldu. Justinyen devrinde Ayasofya bir zevk ve gösteriş ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Sonraki devirlerde ise bir efsane ve sembol olarak kabul edilmiştir. Bin yıl süre ile aşılamayan ölçüleri yanında finans zorlukları ve teknik yetersizliklerden ötürü efsanevi görülmüş, böyle bir yapının ancak kutsal kuvvetlerin yardımı ile yapılabileceği zannedile gelmişti. Ayasofya bir 6yy. Bizans devri eseri olmakla beraber, ön misali olmayan, sonraki devirlerde de taklit edilmeyen Roma mimari geleneğine bağlı bir “Deneme” dir. Dış ve iç görünüşteki tezat ve iri kubbe Roma’nın mirasıdır. Dış görünüş zarif değildir, proporsiyonlara dikkat edilmemiş, bir kabuk gibi yapılmıştır. Bunun tersine iç görünüm saray gibi görkemlidir, göz alıcıdır; yapı, dev bir “İmparatorluk” eseridir. Açılış merasiminde heyecanına hakim olamayan İmparator atların çektiği arabası ile içeriye dalmış, Tanrıya şükür ederek, Süleyman Peygambere üstün çıktığını haykırmıştı. Bazilika etrafını çevreleyen yüksek binaları ile büyük bir dini merkez olarak gelişmişti. Bizans İmparatorları ile Doğu Hıristiyan kilisesinin yüzyıllar sürecek çekişmeleri için sahne artık hazırdı. Eşsiz ve üstünlüğüne rağmen yapının hayati önemde hataları vardı. En önemli mesele kubbenin iriliği ve yan duvarlara yaptığı basınç idi. Böylesine bir kubbenin ağırlığının temellere aktarılması için lazım olan mimari unsurlar o devirde henüz tam gelişmemişti. Yanlardan dışa doğru eğilen duvarlar orijinal, basık kubbenin 558 yılında yıkılmasına şahit oldular. Yapılemm ikinci kubbe daha yüksek ve daha küçük çaplı tutulmuştu. Bu kubbenin de yarıya yakın kısmı 10 ve 14 yy'’arda 2 defa daha çökmüştür.

Ayasofya her devirde hazineler dolusu sarflar yapılarak ayakta tutulabilmiştir. Türk’lerin şehri 1453 yılında fethetmeleri, harap durumdaki Ayasofya’nın derhal camiye çevrilerek kurtarılmasına sebep olmuştur. Türk mimarı Koca Sinan’ın 16.yy.da eklediği payanda duvarları, 19. yy. ortasında Mimar Fossati kardeşlerin ve 1930’dan itibaren yapılemm diğer restorasyonlar ve kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi önemli tamirlerdi. 2000 li yılların restorasyonları, mevcut madeni portatif iskele ile daha seri yapılabilecektir. Ayasofya 916 yıl baş kilise ve 477 yıl cami olarak, aynı tanrıya inanan 2 değişik dinin hizmetinde olduktan sonra Atatürk’ün emri ile müze yapılmıştır. 1930-1935 yılları arasında ortaya çıkartılıp temizlenen bir kısım mozaikler Bizans'ın önemli sanat eserleri arasında yer alırlar.


ZİYARET

Avlunun içerisindeki müze girişi, asırlar sonra yeniden kullanılmaya başlanan, batı yönündeki orijinal kapıdır. Girişin yanında önceki, ikinci binanın kalıntıları görülür. Vaftiz olamayanların girebildikleri dış koridor 5 kapı ile iç koridora, burası da 9 kapı ile kilisenin esas kısmına açılır. Ortadaki yüksek kapı İmparatorluk kapısı idi. Bunun üzerindeki mozaik pano 9. yy. sonunda yapılmıştır. Ortada taht üzerinde oturan pantokrator İsa’dan bir imparator şefaat istemektedir. Yanlardaki madalyonlarda Meryem Ana ve Baş Melek Gabriel’in portreleri vardır. İç koridor ve yan neflerin tavanındaki diğer figürsüz mozaikler Justinyen devri orijinalleridir.Yapının ana kısmında ziyaretçiyi görkemli ve muazzam bir mekân karşılar. İlk adımdan itibaren kubbenin tesiri derhal hissedilir. Sanki havaya asılı gibi durmakta ve bütün binayı kaplamaktadır. Duvarlar ve tavanlar mermer ve mozaiklerle kaplı, rengarenk bir görünüştedir. Kubbe mozaiklerinin 3 değişik renk tonu, yapılemm 3 değişik tamirat devrini gösterir. Yüksekliği ve çapı ile dünyanın en büyük kubbesi iken günümüzde de sayılı büyük kubbelerindedir. Yapılemm tamiratlardan dolayı kubbe tam bir çember değildir. Kuzey – Güney çapı 31,87 m.dir. Doğu – Batı çapı 30,87 m. olup yüksekliği 55,60 m.dir. Kubbenin dayandığı 4 pandantifte, 4 kanatlı melek figürü, yüzleri kapatılmış olarak yer alır.

Dikdörtgen, geniş orta mekanın sütunlarla ayrılmış 2 yanında, karanlık neftler uzanır. Orta mekan 74.67 x 69.80 m.dir. Alt katta ve galerilerde toplam 107 sütun vardır. Ayasofya sütun başlıkları tüm yapının en karakteristik ve belirgin, klasik, 6. yy. Bizans süsleme örnekleridir. O çağa ait bir özellik olan derin oyulmuş mermerler güzel bir ışık, gölge oyunu ortaya serer. Ortalarında İmparator monogamları bulunur. Köşelerde yer alan antik porfir sütunlar, yeşil Selanik mermerinden yapılma orta sütunlar ve tümünün beyaz mermerden yapılma, zengin işlemelerle süslü başlıkları insanı eski günlere götürür. Ayasofya’yı boş bir müze görünümünden sıyırıp bazilika veya cami olarak kullanıldığı, gösterişli, mistik, değişik, eski orijinal görünümünde hayal etmek lazımdır. Büyük bir İmparatorluğun baş kilisesi olduğu devirlerde apsis önünde yer alan bölme, altar, ambon ve diğer merasim gereçleri altın ve gümüş levhalarla kaplı, fildişi ve mücevherlerle süslü idiler. Bazı kapılar bile böylesine kıymetli madenlerle kaplı idi. Latin istilası bütün bunları ve diğer bazı mimari parçaları sökerek Avrupa’ya taşımıştı.Apsis yarı kubbesinde kucağında çocuk İsa ile Meryem Ana, sağ yanda da Baş Melek mozaikleri bulunmaktadır. Karşı duvardaki bir başka melek figürü tahrip olmuştur.

Galeriler seviyesinde duvarlara asılı, deri üzerine yapılmış 7.5 m. çapındaki büyük diskler ve kubbedeki yazıt, eserin cami olarak kullanıldığını hatırlatırlar. 19. yy. ortalarında dönemin büyük ustaları tarafından yazılemm bu kaligrafiler birer şaheserdir. Yuvarlak tablolarda Allah, Hz. Muhammed, 4 Halife ve Hasan-Hüseyin isimleri yazılıdır. Döneminin güzel örnekleri mihrap üstü vitraylar, apsis içine yerleştirilmiş cami mihrabı, yanındaki minber ve mevlithanlar balkonu Türk dönemi ekleridir. Zeminde yer alan, renkli mermer parçalarından yapılmış kare kısım, belki 12. yy.da ilave edilmiş, İmparatorların taç giydiği mahaldir.




Üstün kaliteli mermerden yapılmış iki küresel iri kap orta mekânın giriş yanlarında yer alır. Antik orijinli bu kaplar geç 16. yy’da Bergama’dan getirtilmiştir. Binanın kuzey köşesinde “terleyen sütun” bulunur. Alt kısmı bronz bir kuşak ile çevrilmiş, parmak sokulabilen bir dilek deliği olan sütun hakkında bolca masal ve efsane vardır. Binayı dışardan destekleyen payandaların kuzeydeki ilkinin içerisi rampadır. Üst galerilere bu rampa ile çıkılır. Binayı üç yönden kuşatan galerilerden muhteşem iç mekan bambaşka görülür. İmparatorluk kadınları ve kilise toplantıları için ayrılmış kısımları vardır. Kuzey kanatta bir, güney kanatta da 3’lü figürler halinde 3 mozaik pano bulunur. Güney galeride, yanındaki pencereden giren gün ışığı altında, Bizans mozaik sanatının şaheser panosu yer alır. Buradaki konu, çok geniş son mahkeme sahnesinin tam ortasında bulunan; “Diesis” diye bilinen, üçlü figürdür. Ortada İsa onun sağında Meryem, solunda ise Hz. Yahya yer alır. Değişik dizili arka fon mozaikleri, figürlerin güzelliğini daha da artırır, yüz ifadeleri fevkâlede realisttir.

Güney galeri dibindeki 12. yy. mozaik panoda, Meryem Ana ve çocuk İsa, İmparator II. Komnenus, İmparatoriçe İrene, yan duvarında hasta Prens Aleksios yer alır. Takdim edilen rulo kiliseye bağışları, deri kese ise altın yardımını belirtmektedir. Macar asıllı imparatoriçenin ırk özellikleri; açık ten ve açık saç rengi belirgindir. Buradaki ikinci pano, tahta oturmuş İsa, yanında İmparatoriçe Zoe ve üçüncü kocası Konstantin Monomakhos'dur, Konstantin’nin kafası ve üstündeki yazıt kazınıp, tekrar yapılmıştır. Orijinal mozaik Zoe’nin ilk kocasına aitti. Bu panoda İmparatorluk ailesinin kiliseye şükran ve bağışları sembolize edilmektedir.İç koridordan müzeyi terk ederken görülen büyük bir mozaik pano 10. yy’dan kalmadır. Bozuk perspektifli figürler: Ortada Meryem Ana ve çocuk İsa, yanlarda ise şehir maketini sunan Büyük Konstantin ile Ayasofya maketini sunan Justinyen'dir. Ç¡ıkışta kısmen zemine gömülü M.Ç“. 2. yy’dan kalma muazzam bronz kapılar Tarsustan, belki de bir pagan mabetinden getirtilerek, burada tekrar kullanılmıştır.
Müze bahçesinde değişik devirlerde inşa edilmiş Türk Sanat eserleri bulunur. Bunlar bazı sultanların türbeleri, okul, saat ayar evi ve şadırvandır. Doğu cephesi minareleri 15, batıdakiler de 16. yy’da eklenmişlerdir.

Şehr-i İstanbul Dergisi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:53 am

FRANSIZ SOKAĞI


Beyoğlu'nda Galatasaray Lisesi'nin arka tarafında metruk halde bulunan sokaklardan birisiydi Cezayir Sokağı. Afitaş Yapım Şirketi ile Kültür Üniversitesinin ortaklaşa geliştirdiği "Fransız Sokağı" projesiyle kentsel dönüşümü sağlandı. Projeyle 1800'lerin sonu, 1900'lerin başı itibariyle yüzyılın değişimine tanıklık etmiş, farklı hayatların yaşandığı birkaç nesille birlikte gözden düşmüş binalar restore edildi, pembe ve sarı renklere boyahdı, tentelerle donatıldı. Kaldırım taşları yenilendi, bölgenin tamamı için özel bir müzik sistemi kuruldu. 4 gün 4 gece sürer açılışın ardından da İstanbul'un kültür, sanat ve eğlence yaşamındaki yerini aldı. Fransız Sokağı'nı süsleyen havagazıyla çalışan 100 yıllık sokak lambalarını Paris Belediyesi gönderdi. Yer taşları Paris'ten gelen mimarlarla çalışılarak düzenlendi. Sokağa adını veren Fransızlar, Beyoğlu'nda çok önemli izlere sahip. Zira Beyoğlu'ndaki ilk kahvehaneler, ilk oteller, ilk sinema ve tiyatrolar, 19. yüzyılda Fransızlar tarafından kurulmuş. Sokağın sol tarafındaki binaların tümü 1890-1910 yılları arasında İstanbul'da yaşamış Karaköy ve Eminönü rıhtımlarını inşa eden Fransız müteahhit mühendis Marius Michel'in imzasını taşıyor. Ayrıca ünlü Fransız ressam Al-bert Mille de 1950'li yıllarda bu bölgede yaşamış. Fransız kültürünü yansıtmayı hedefleyen sokakta, değişik tatlar sunan cafeler, restoranlar ve sanat merkezleri bulunuyor.

BRASSERİE LEVANTİNE Kafe, lokanta ve galeri. Pera kültürünü oluşturan Osmanlı levantenlerinin mutfak kültürünü yansıtan bir mönüsü var. Birinci katındaki galeride tablolar ve Türk modacıların kıyafet tasarımları sergilenecek. CAFE DES ARİSTES (Sanatçılar Kahvesi) Avrupa'ya özgü çok özel tatlar sunuluyor. Bahçesi 20, iç mekan 60 kişilik.

CAFE MİRO Kafe, lokanta. Ünlü ressam Miro'nun (1893-1983) çalışmalarının kopyalanyla süslü bir ortam. Mönü Fransız mutfağı ağırlıklı. Croissant, krep, salata çeşitleri ve Fransız şarapları sunuyor. İçerisi 100, dışarısı 8 kişilik.

CENTRE DE DOCUMENTATION DE BEYOGLU (BEYOĞLU BELGE-BİLGİ MERKEZİ) Beyoğlu Gazetesi ve Fransız Sokağı işbirliğiyle açılmış. Bu merkezde tarihi ve güncel her türlü bilgi, belge ve yayın toplanacak. Konuyla ilgili herkese açık. Burası aynı zamanda turizm bürosu.

CHEZ LES DAMES (HANIMEFENDİLERİN YERİ) Kafe, restoran. Dekorasyon da yemekler de tipik Fransız. Chez Les Dames'ın duvarında ünlü modacı Zuhal Yorgancıoğlu'nun hediye ettiği kocaman bir Coco Chanel afişi duruyor. Üzerinde de şu yazı var; Bir Fransız sokağı ancak Chanel ile efsaneleşir! " DESİR (ARZU) Mönüde şarap ve peynir çeşitleri yer alıyor. İsterseniz beğendiğiniz peynir, şarap veya salamı şarküteri bölümünden alabilirsiniz.

GALERİE D'ART (SANAT GALERİSİ) Yerli ve yabancı sanatçıların eserlerinin sergileneceği çok amaçlı bir salon. Aynı zamanda sanat üzerine konferanslar, seminerler, müzayedeler ve sempozyumlar düzenlenecek.

LA VİE (HAYAT) Restoran, kafe, bar. Girişte yer alan tek salon lobi olarak kullanılmış. Üst katta piyano bar. Yanında gizli bahçe, en üstteki üç bölümlü alan ise Fransız restoranı.

LE CHEVALİER (ATLI) Şarapevi, restoran. Türk ve Fransız şaraplarının sunulduğu ortaçağ görüntüsünde bir şarapevi. Fransız müziğinden örnekler sunuluyor. Aynı zamanda resim sergileri de açılıyor.

LA TERASSE (TERAS) Pastane, kafe, Soft müzik eşliğinde Fransızlar'a özel ekmekler, çörekler sunuluyor. Alkolü kaçıranlar için çorba, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kahvaltı, diyet yapanlar için kalorisi düşük pasta, ekmek çeşitleri mevcut.

LES ZAZOUES Restoran, bar. Mönü ağırlık et ve balık üzerine. 4 katlı restoran barın her katında farklı bir işletme var. En altta Perspective, hemen onun üstünde Cemil Ipekçi'nin Gitane'ı üst katta ise Fransız Sokağı Projesi'nin sahibi Mehmet Tasdiken ve Poyraz Topal'ın işlettiği 'Antique Pomme' yer alıyor.

RESİDENCE (KONUT) Sokağa gelen misafir ve sanatçıların konaklayabileceği bir otel 2 oda, mutfak, banyo ve terastan oluşuyor.

ARKEO Kitap ve hediyelik dükkanı. Türkiye, özellikle de İstanbul ve Beyoğlu ha kkında yazılmış eserler, haritalar satılıyor. Hediyelik eşya, halı, gerçek ve sahte mücevher de bulunuyor.

BELLE DU JOUR (GÜNDÜZ GÜZELİ) Kafe, restoran, bar. Mönü Akdeniz mutfağı ağırlıklı. Fransız caz müziği çalınıyor. Sabah kahvaltı ile gün başlıyor. Ç“ğle ve akşam yemeğiyle devam ediliyor. Terastaki şampanya barda ise ünlü Fransız şampanyalarını bulabilirsiniz. Yemeklerde sızma zeytinyağı kullanılıyor. Deniz mahsûlleri Marsilya usulü hazırlanıp sunuluyor.

CAFE 8 İki katlı. gün kahvaltı servisiyle başlıyor. Ç“ğle ve akşam üstü çay servisiyle devam ediyor. Akşam yemeğinde ağırlık Fransız mutfağında. Resim ve takı sergileri de açılıyor. 80 kişi kapasitesi var.

CAFE DE LA PLACE Paris'te çok sık rastlanan tipik bir sanatçı kafesi. Dekorda eskitilmiş ahşap ağırlıkta. Canlı müzikle birlikte sergiler ve ayrıca muhtelif konularda konferanslar olacak..

CAFE A. MILLE Kafe, restoran, bar. Kafe adını bu binada yaşamış istanbul doğumlu, Fransız asıllı ünlü portre ressamı ve süsleme sanatçısı Albert Mille'den almış. Mönüde Fransız tarzı çorbalar, salatalar, krep ve makarna ağırlıkta.

CHEZ SAKMAN Stüdyo, kafe, bar, restoran. Ünlü müzik adamı Vedat Sakman'ın işlettiği Chez Sakman'ın mönüsü Akdeniz mutfağından. İşletmenin ana konsepti canlı müzik üzerine kurulu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:53 am

KAPALI Ç¡ARŞI


Dünyanın en eski ve büyük kapalı çarşısı İstanbul şehrinin merkezinde yer alır. Dev ölçülü bir labirent gibi, 60 kadar sokağı, üç binden fazla dükkânı ile Kapalı çarşı, İstanbul’un görülmesi gereken, benzersiz bir merkezidir. Adeta bir şehri andıran, bütünü ile örtülü bu site zaman içerisinde gelişip büyümüştür. 15 yy. dan kalan kalın duvarlı, bir seri kubbe ile örtülü eski iki yapının etrafı sonraki yüzyıllarda, gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alış veriş merkezi haline gelmiştir. Geçmişte burası her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatının sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşı idi. Her türlü değerli kumaş, mücevherat, silah, antika eşyalar, konusunda nesillerce uzmanlaşmış aileler tarafından, tam bir güven içinde satışa sunulurdu. Geçen yüzyılın sonlarında deprem ve birkaç büyük yangın geçiren Kapalı Ç¡arşı eskisi gibi onarılmışsa da, geçmişteki özellikleri, yozlaşarak değişikliğe uğramıştır.



Eskiden esnafa olan güven duygusu halkın birikmiş parasını, bir banka gibi onlara verilmesine ve işletilmesine neden olurdu. Günümüzde birçok sokaktaki dükkânlar fonksiyon değişikliğine uğramıştır. Yorgancılar, terlikçiler, fesçiler gibi meslek grupları sadece sokak ismi olarak kalmıştır. Ç¡arşının ana caddesi sayılemm sokakta çoğunlukla mücevher dükkânları, buraya açılemm yan bir sokakta altıncılar bulunur. Oldukça küçük olan bu dükkânlar değişik fiyat ve pazarlıkla satış yaparlar. Kapalı Ç¡arşı renk ve atraksiyon olarak her ne kadar eski canlılığını koruyor ise de, 1970’li yıllardan itibaren İstanbul’u ziyarete gelen turist gurupları için alışveriş olanakları, çarşının ana girişindeki modern ve büyük kuruluşlar tarafından sağlanmaktadır. Haliç kıyısındaki Mısır Ç¡arşısı da daha küçük ölçüde bir kapalı çarşıdır. Galata semtindeki diğer bir 15. yy. küçük kapalı çarşısı da halen kullanılmaktadır.

Kapalı Ç¡arşı günün her saatinde hareketli ve kalabalıktır. Esnaf, ziyaretçileri ısrarlı olarak kendi mağazasına çağırır.Ç¡arşı girişinde gelişen konforlu, büyük mağazalar Türkiye’de elde imal edilen ve ihracatı yapılemm hemen bütün eşyayı satışa sunmaktadır. El halıları ve mücevherat geleneksel Türk sanatının en güzel örnekleridir. Bunlar kalite ve orijin belgeleri ile satılır ve dünyanın her tarafına garantili gönderme yapılır. Halı ve mücevheratın yanında meşhur Türk işi gümüşten yapılmış eserler, bakır, bronz hediyelik ve dekoratif eşyalar, seramik, oniks ve deriden mamul, üstün kaliteli, Türkiye hatıraları zengin bir koleksiyon oluştururlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:54 am

YILANLI SÜTUN


İstanbul’un en eski eserlerinden birisidir. Birbirine dolanmış 3 yılemmın kafaları altın bir kazanın 3 ayağı biçimini alıyordu. M.Ç“. 5.yy’da Persleri yenen 31 Yunan şehri elde ettikleri bronz ganimetleri eriterek bu eşsiz kalitedeki eseri yaptırtmıştı.8 m. boyundaki Yılanlı Sütun aslında Delfi’deki Apollo mabedine dikilmişti. İmparator Konstantin tarafından 324 yılında getirttirilerek, Hipodromun ortasına diktirilmiştir. 17 yy.da yılanların kafaları yerlerinde duruyordu. Sonradan kayıp olan kafaların bir parçası bulunarak İstanbul Arkeoloji müzesine konulmuştur
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:54 am

HİPODROM VE SULTANAHMET MEYDANI


Her devirde şehrin en önemli ve dinamik yeri, yarım ada yedi tepesinin ilki olmuştur. Şehrin ilk kurulduğu akropol surlarla çevrili, tipik bir Akdeniz ticari yerleşimiydi. Roma devrinde bu merkez genişletilerek, yenilenmiştir. Günümüze çok az kalıntıları kalan Roma devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk km taşıda buradaydı. Hamamlar, mabetler, dini, kültürel, idare ve sosyal merkezler bu civara yerleşmişlerdi. Semt Bizans ve Türk devirlerinde de merkezi önemini devam ettirmiştir. İstanbul’un en önemli abideleri Ayasofya, Sultan Ahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Yere Batan Sarnıcı burada, Hipodromun çevresindedirler. Şehrin ana caddeleri (aşağı limana inen ve batıya şehir surlarına doğru gidenler) Hipodromdan başlar ve yamaçları takip ederdi. Yol kenarları ticari kuruluşlar ve ikametgahlarla çevrili idi. Yan yollar dar ve bazıları basamaklarla yokuş aşağı uzanırlardı. Anayol kaldırımları bazen iki katlı, galerili inşaa edilmişlerdi.

Yol boyu geniş meydanlardan ayrılemm sapaklarla sur kapılarına ulaşılırdı. Ana cadde “Mese” diye anılırdı. Surlarda Altın Kapı yolu “Via Egnetia” Roma’ya, giden yoldu. “Hipodrom” At binenlerin, atların meydanı anlamına gelir. Roma İmparatoru Septimius Severus”un 2.yy. sonlarına inşa ettirdiği hipodrom Büyük Konstantin tarafından devasa ölçülerde genişletilmişti. Bazı tarihçiler 30, bazıları da 60 bin seyirci kapasitesinde olduğunu bildirirler. 2 veya 4 atın çektiği arabaların yarışları esas gösterilerdi. Roma İmparatorluğu ve sonradan Bizans İmparatorluğu devrinde hipodrom şehrin toplantı, eğlence, heyecan ve spor merkezi olarak 10 yy’a kadar önemini sürdürmüştü. 1204 Latin istilası ile beraber, şehrin bir çok diğer abideleri gibi burası da önemini yitirmişti. Araba yarışları yanında, müzisyen toplulukları, dansözler, akrobatlar, vahşi hayvanlarla kavga gösterileri, toplantılar yapılırdı. Bütün bu faaliyetler için ise Roma devrinde bol tatil günleri mevcuttu. Dev ölçüde bir U harfi şeklinde olan hipodromun doğu uzun tarafında, damında 4 bronz at bulunan, balkon şeklinde, imparator locası yer alırdı. Ortada, hipodromun kum kaplı sahasını ikiye bölen, arabaların etrafında yarıştığı alçak bir duvar, bu duvarın üstünde de İmparatorluğun çeşitli yerlerinden getirilen abideler ve meşhur at yarışçıları ile atlarının heykelleri bulunurdu. Şöhretli bir araba yarışçısı akla gelebilecek her türlü maddi olanak içinde yüzerdi. Yarışçılar yeşil-mavi-sarı-kırmızı gibi politik güçleri de olan takımlara ayrılmışlardı. Zaman, zaman yarışlara politika karışır, karşılıklı güçlerin mücadeleleri korkunç katliamlara dönüşebilirdi. Hipodrom günümüze zemini 4-5 metre yükselmiş ve kalabilmiş 3 abide ile gelmiştir.



Bunlar Mısır’dan getirilen Obelisk, Yılanlı Sütun ve Ç“rme Obelisktir. Türk devrinde, bu meydanda bazen, eski günlerindeki zengin gösteriler gibi, çeşitli festival ve gösteriler tertiplenmişti. Hipodrom’un batısında, Sultan Ahmet Camii’nin karşısında yer alan İbrahim Paşa Sarayı 16. yy. zengin ve tipik özel sarayların günümüze gelen tek örneğidir. Bu güzel yapı Türk ve İslam Eserleri müzesi olarak ziyarete açıktır. Muazzam Hipodromdan günümüze yuvarlak güney ucu gelmiştir. Büyük kemerlerle donatılmış tuğla bir yapıdır. Sonraki devirlerde Hipodromun taş blokları ve sütunlarının tamamı başka yapılarda kullanılmıştır. Hipodrom girişi sağındaki parkta 4-5 yy. ait özel saray kalıntıları, az ilerisinde de Aya Ç“femiya Bizans Kilisesinin kalıntıları bulunmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:54 am

Dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişi Topkapı Sarayıdır. Atatürk’ün emri ile 1924 yılından beri müze olarak kullanılmaktadır. Konumu Halic’i , Boğaziçi’ni ve Marmara denizi gören, çok gözel manzaralı, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km.yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir kompekstir. İstanbul’un fethini 1453’te gerçekleştiren genç Fatih Sultan Mehmet, İmparatorluk tahtını bu şehre taşımıştı. Kurduğu ilk saray şehrin ortasında bulunmaktaydı. 1470’lerde yaptırdığı ikinci saraya, önceleri yeni saray, yakın tarihlerden beri de Topkapı Sarayı denilmektedir. Burası, tarihte bilinen diğer Türk sarayları gibi, klasik bir Türk sarayıdır. Değişik fonksiyonları olan, ağaçlarla gölgelendirilmiş, biribirini takip eden ve abidevi kapılarla ayrılmış avlulardan oluşmuştur. Fonksiyonel yapılar bu avluların çevresine serpiştirilmiştir. Saray, kurulduğu çağdan başlayarak Sultanların yaptırdığı birçok değişiklik ve eklemelerle sürekli gelişmiştir. Sultanların 1853’te gösterişli Dolmabahçe Sarayına taşınmaları ile resmi saraylıktan çıkmış ve hızla harap olmaya yüz tutmuştu. Cumhuriyet döneminde 50 yılı aşan sürekli onarımlar Topkapı Sarayını eski sade güzelliğine kavuşturmuştur. Sarayda sergilenen müze parçalarının pek çoğu dünyada eşi-benzeri olmayan şaheserlerdir. Saray olarak kullanıldığı devirlerdeki fonsiyonları, tarihteki diğer saraylara göre oldukça değişiktir. Burası imparatorluğun tek sahibi Sultanın resmi ikametgâhı olmakla beraber, resmi devlet işlerinin merkezi, bakanlar kurulunun toplantığı, devlet hazinesi, darphanesi ve arşivlerinin bulunduğu yerdi. İmparatorluğun en yüksek öğrenim kurumu, Sultanın ve devletin üniversitesi de sarayda bulunurdu. Osmanlı Türk İmparatorluğunun kalbi, beyni ve her anlamdaki tek merkezi burasıydı. Kuruluşundan epey sonra da sultanların özel haremleri de bu saraya yerleştirilmişti. Osmanlı Türk İmparatorluğu Türklerin tarihte kurduğu 16 bağımsız devletten en uzun ömürlü ve en geniş topraklara sahip olanıdır.

622 yıl süren bu dev imparatorluk Akdeniz’i ve Karadeniz’i çevreleyen Asya Avrupa ve Afrika kıtalarında yüzyıllarca hüküm sürmüştür. Değişik ırk ve değişik dinlerden pek çok ulusu idaresinde birleştirmiştir. Tarihte böylesine geniş topraklara bu kadar uzun süre hükmeden diğeri de Roma İmparatorluğudur. Osmanlı Türk İmparatorluğunda 36 Sultan hüküm sürmüş ve 16. yy. başlarından itibaren, halifelik ünvanı ile de, İslam dünyasının dinsel hükümranlığını üstlenmiştir. Sarayda Sultanın özel avlusunda bulunan okulda eğitimini tamamlayan yetenekli memurlar, geniş imparatorluğun yönetimi ve örgütlenmesinde büyük bir sadakatla başarı göstermişlerdir. Vezir ve sadrazamların pek çoğu bu okulun mezunları idi. Topkapı Sarayında gün ışığı ile başlayan hayat her adımda, her durumda, büyük tören ve katı protokol kurallarına bağlı idi. Asırları bulan kökleşmiş gelenek ve göreneklere herkesin uyması şarttı. Bu husus imparatorluğun çöküş devrinde bile kati kuraldı. Batı dünyası protokol usülleri, daima bu sarayın kurallarının etkisinde kalmıştır. Topkapı Sarayının sahil köşk ve pavyonları geçen yüzyıl sonlarında tahrip olmuşlardır. Değişik çini, ağaç işleri ve mimari üslupları, Topkapı Sarayında Türk sanatının gelişmesini, üslup farklarının uyumunu en güzel şekilde gösterir.

BİRİNCİ AVLU

Sarayın birinci avlusuna Bab-ı Hümayun diye bilinen İmparatorluk kapısından girilir. Kapı dışındaki anıt çeşme 18. yy. Türk sanatının en güzel örneklerindendir. Birinci avluda saray fırınları, darphane, muhafız alayı, odun depoları ve aşağıdaki düzlüklerde özel sebze bahçeleri yer alırdı. Sarayın ilk yapısı Ç¡inili Köşk ve Arkeoloji Müzeleri de bu avludadır. Girişi takiben solda 6. yy. Bizans eseri olan Aya İrini Müzesi yer alır.

İKİNCİ AVLU

Topkapı Sarayı Müzesinin ana girişi, ikinci kapı olan Bab-üs Selam, orta kapıdır. İkinci avlu devlet ve hükümetin yönetim merkezidir. Yalnızca sultanların at bindiği bu avluda, halktan resmi işi olanlar, özel ödeme günlerinde maaşlarını alan yeniçeri temsilcileri, elçi kabulleri ve devlet törenleri yapılırdı. 5-10 bin kişinin mevcut olabildiği törenlerde, tam bir sessizliğin hüküm sürdüğü bilinir. Sultanların katıldığı tören ve olaylarda imparatorluk tahtı bu avlunun diğer yanındaki kapının önüne yerleştirilir ve bir saygı ifadesi olarak tüm katılanlar elleri önlerinde kavuşmuş olarak dururlardı. Avlunun sol yanında kabinenin toplandığı yönetim bölümü yer alır. Sarayın tek kulesi de buradadır. Devlet adaletinin bu divanda dağıtılmasından dolayı buraya Adalet Kulesi denilirdi. Bu kuleden bütün İstanbul ve liman gözetlenebilirdi. Kulenin tek girişi harem kısmında bulunmaktadır.

HAREM

16 yy. ortalarına kadar şehrin başka semtindeki Eski Sarayda yerleşikti. Topkapı Sarayı Haremi dar uzun koridorlar, küçük iç avlular etrafına serpiştirilmiş 400 kadar odadan oluşmuştur. Burası çağlar boyunca değişikliklere uğrayarak gelişmiştir. Sultanın annesi, kız, erkek kardeşleri, ailenin diğer fertleri ve geniş aileye hizmet eden cariye ve harem ağalarının bulunduğu evin özel bölümü durumunda idi Harem. Dışarıya kesinlikle kapalı olan bu özel, Harem bölümü için asırlar boyu pek çok öyküler anlatılmıştır. Sultana ve ailesine hizmet verecek cariyeler, çeşitli ırkların en güzel ve sıhhatli kızları arasından seçilir veya hediye edilirlerdi. Ç¡ocuk yaşta hareme giren kızlar yıllar süren kati disiplin içinde yetiştirilillerdi. Saray usullerini öğrendikten sonra, belirli sınıflara ayrılmış bu cariyelerden sultanın gözüne girebilenler, onun karısı bile olabilirdi. İmparatorlukta kraliçe unvanı yoktu. Haremin bütün idaresi sultanın annesinin elinde idi. Zenginlik ve ihtişamın yanında dedikodu, kin ve sultana daha yaklaşabilmek için mücadele, yaşamın bir parçası idi. Yeni bir sultanın tahta geçişi, eski sultanın hareminin bir başka saraya gönderilmesine sebep olurdu. İdaresi ve kişiliği zayıf sultanlar devirlerinde harem kadınları ve harem ağalarının yönetime etkileri ve çevirdikleri entrikalar hemen ortaya çıkardı. Bütün güzellikler, entrikalar ve çirkinlikleri ile birlikte haremde yaşam, çağdaşı kadın dünyasından üstün bir yaşam şekli idi. Harem bölümünün ancak bir kısmı ziyarete açıktır. Hareketli ve renkli eski günlerinin tam tersine loş koridorlar, boş odalar ziyaretçinin ancak hayal gücünde canlanabilir. Harem gezisi sultan annesine tahsis edilen bölüm ile 40 odalı kısımdan başlar. Büyük hamam ve kubbeli, geniş sultan salonu sonraki bölümlerdir. Her münasip yere çeşme ve ocak yerleştirilmiştir. Enteresan çeşmelerin aktığı havuzlu, büyük salon 16. yy. şahane çinileri ile süslü olup, III. Murat devri eseridir. Küçük kütüphane odasına ve çok enteresan meyve ve çiçek resimleri ile bezeli “yemiş odasına” salonun dip tarafından girilir. Harem turunun sonunda gezilen iki 16. yy. odası, camları güzel vitraylar ve duvarları zengin dekorla kaplıdır. Bu çift oda şehzadeye tahsis edilmişti.


SİLAH KOLEKSİYONU VE DİVAN ODASI

Geniş saçaklı “Divan-ı Hümayun” bölümünün yanındaki büyük yapı devlet hazinesi idi. 8 kubbeli bina eski silahların modern biçimde sergilendiği zengin bir koleksiyondur. Sultanların kullandığı zırh ve silahlarla, saray ve ordu mensuplarının değişik çağlarda kullandıkları silahlar, diğer ülkelerden ele geçirilenlerle birlikte teşhirdedirler. . Hükümet üyelerine tahsis edilmiş Divan bölümü yanında sarayın tek kulesi Adalet Kulesi yükselir. Divan toplantıları Sadrazam başkanlığında toplanan Vezirler ve katipler ile yapılırdı. Sultanlar toplantıya katılmaz ancak, duvarda harem bölümüne açılemm yüksek, perde ile kapalı bir pencereden toplantıyı dinleyebilirdi. Elçi kabullerinde ziyafet sofrası bu salonda kurulurdu.

MUTFAKLAR VE PORSELEN KOLEKSİYONU

İkinci avlunun sağ tarafında 20 bacalı saray mutfakları yer alır. Sarayda mevcudu 12.000”i geçen Ç¡in ve Japon porselenlerinin 2500 kadarı bu bölümde sergilenmektedir. Buranın mutfak olarak kullanıldığı günlerde sayıları 1000’i geçen aşçı ve yardımcıları, sarayın değişik bölümlerine tahsis edilmiş yemekleri pişirip, gönderirlerdi. Günümüzdeki porselen teşhiri kronolojik ve modern bir sergidir. Dünyanın en zengin koleksiyonunun seçilmiş parçalarıdır. Mutfakların bir bölümü eskisi gibi muhafaza edilmiş, diğer bölümünde de İstanbul işi porselen eşya ve cam işi teşhire sunulmuştur. Ayrı bir bölümde gümüş eşya ve Avrupa porselenleri koleksiyonu yer alır. Eşsiz Ç¡in seledonları giriş sağ salondadır. Mavi beyazlar, tek ve çok renkli porselen teşhirleri, Japon porselen salonu ile nihayetlenir. Helvahane bölümünde günlük yaşamda kullanılemm madeni kapkacak, kahve takımları, tombaklar sergilenmektedir. ÜÇ¡ÜNCÜ AVLU Üçüncü avluya Bab-üs Saade denilen, Ak Hadım Ağaların kontrol altında tuttuğu, ancak özel izni olmayan hiç kimse geçemediği kapıdan, Sultanın özel avlusuna girilirdi. Saray Üniversitesi, Taht Odası, sultanın Hazine Dairesi ve Kutsal Emanetler bölümü bu kısımda yer alırdı. Sultanlar elçi kabullerini Taht Odasında yapar, yüksek devlet memurları ile de burada görüşürlerdi. Giriş karşısındaki taht odası hizmetkârları, güvenlik nedenleri ile sağır ve dilsiz kimselerden seçilirdi. Sultanın çeşitli, değişik hizmetlerini gören subay rütbeli personel aynı zamanda saray okulunun ileri gelenleriydi. Avlunun ortasında bulunan 18 yy. III Ahmet Kütüphanesi Barok üslubunun Türk mimarisine uyumunun tipik, güzel örneğidir.

ELBİSELER

Avlunun sağ yan bölümünde teşhir edilen sultan elbiseleri koleksiyonunun, dünyada bir benzeri yoktur. Ç“zel saray tezgâhlarında, elde yapılmış kumaşlardan dikilen elbiseler 15. yy.dan beri itina ile bohçalanıp, özel sandıklarda saklanmış olup tamamı 2500 kadardır. İpek, altın ve gümüş simlerle işlenmiş elbiseler yanında, Türk Sanatının şaheserleri olan Sultanların kullandığı ipek halı, özel seccade örnekleri de teşhir edilmektedir.

HAZİNE


Topkapı Sarayı müzesinin hazine koleksiyonu dünyanın en zengin, bir numaralı koleksiyonudur. 4 odada teşhir edilen eserler otantik ve orjinaldir. Değişik yüzyıllardaki Türk mücevherat işçiliğinin şaheserleri, Uzak-Doğu, Hint ve Avrupa eserleri ile birlikte seyredenleri büyüler. Hazine Bölümü sergilemesi 2001 yılında modernize edilerek değiştirilmiştir. İlave bir ücret ile gezilebilen bölümde ilk odada Osmanlı İmparatorluğunun değişik çağlarda kullandığı biri som altın kaplamalı diğeri benzersiz mine ve kıymetli taşlarla süslenmiş, bir diğeri abanoz ağacı ve üzerine fildişi kakma motifli, ötekisi bağa ve sedef kakmalı, kıymetli taşlarla süslü dört taht ve sultanların nadide taşlarla süslü sorguçları, iri taşlı zümrüt askıları yer alır. İkinci odada Rus-Ç¡in-İran-Hind el işi güzel eserler, devlet madalyonları sergilenmektedir. Üçüncü salon vitrinlerini Yeşim, tutya ve neceften yapılma eşsiz eserler, bir 16 yy. merasim miğferi, her biri 48 kg som altından yapılemm iki büyük şamdan süsler. Dördüncü salonda merasim kılıç ve hançerleri, takı ve yüzükler yanında Sarayın sembolü Topkapı hançeri, Kaşıkçı Elması, III Mustafa’nın süslü zırhı ve altın üzeri değerli taşlarla süslü beşik sergilenmektedir. Üçüncü odayı dördüncüye bağlayan, Boğaziçi’nin girişine ve Asya sahiline hakim şahane manzaralı bir balkon vardır.

SAAT KOLEKSİYONU BÇ“LÜMÜ

Kutsal emanetlerin yanındaki oda, dünyanın en zengin koleksiyonudur. Giriş sağ tarafında Türk sanatkârlarını saatleri yer alır. Ç¡ok değerli duvar ve masa saatleri, cep saatleri 16-19. yy.lar arası tarihlenir. Değişik markalar saraya hediye edilmişlerdi. Salonun en büyük saati 3.5 metre boyunda ve 1 metre eninde İngiliz malı olup, içinde bir org vardır. Cep saatleri arasında Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz’lerin portreli saatleri enteresandır. Kubbeden aşağıya sarkan kuş kafesinin altı enteresan, mineli bir saattir.

KUTSAL EMANETLER BÇ“LÜMÜ

16 yy. Mısır’ın fethini takiben saraya getirilen İslam'ın kutsal emanetleri o tarihten beri bu bölümde muhafaza edilmektedirler. Emanetlerin sergilenmesinden önce, bölüm Taht Odası olarak kullanılmıştı. Kubbeli odaların duvarları çinilerle kaplıdır. Hz.Muhammed’in kılıçları, yayı ve değerli bir kutu içerisinde muhafaza edilen hırkası koleksiyonun önemli parçalarıdır. Odadaki büyük, süslü işlemeli, kubbeli kafes gümüşten mamuldür. Diğer oda vitrinlerinde Peygamberin, mührü, sakal kılları, mektup ve ayak izleri sergilenmektedir. İlk el yazma Kuranlardan birisi, Kâbe’nin anahtarları, önemli kişilerin kılıçları diğer eserlerdir.

SULTAN PORTRELERİ GALERİSİ

Kutsal Emanetler bölümü ile Hazine arasında, müze müdüriyetinin bulunduğu önü sütunlu binadadır. Büyük salonda zaman, zaman değiştirilen sergiler yer alır. Topkapı Sarayı Müzesinde zengin, değişik belgeler, kitaplar, minyatürler, yazı takımları gibi kıymetli eserler bulunmaktadır. Bu nadide parçalar buradaki salonda zaman içerisinde sergilenir. Salonun balkon şeklindeki galeri duvarlarında Sultanların yağlı boya tabloları bulunmaktadır.

DÇ“RDÜNCÜ AVLU

Sarayın üçüncü avlusundan koridorlar ile dördüncü avluya, bahçeler içindeki pavyonlara geçilir. Burada sarayın tek ahşap pavyonu, 17. yy. zengin işlemeli ve çinilerle süslü Bağdat ve Revan köşkleri ve nihayet saraya inşa edilen en son yapı olan Mecidiye köşkü yer alır. Köşkün alt katı ziyaretçilere ayrılmış lokantadır. Bağdat köşkünün önündeki teras Haliç, Galata bölümü ve Eski İstanbul’un kubbeler ve minarelerden oluşan eşsiz manzarasının birlikte seyredilebileceği en uygun yerdir. Saray yamaç bahçeleri halka tahsis edilmiş büyük bir şehir parkıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:54 am

BEYLERBEYİ SARAYI


Boğaziçi köprüsü Asya kulesinin dikili olduğu Beylerbeyi Bizans’tan beri saraylara tahsis edilmiş güzel bir semttir. Beylerbeyi sahil sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştı. Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri ile birlikte kullanılmıştır. 3 katlı yapı harem ve selamlık bölümlerini ihtiva eden 26 oda ve 6 salondan ibarettir. Otantik mobilyalar, halılar, perdeler ve diğer eşyalar olduğu gibi korunmuşlardır. Denize bakan cephe süsleri, bakımlı bahçe ve orta bölümdeki havuzlu salon ile spiral merdivenler dikkat çeken yerlerdir. Arka yamaçta bir büyük havuz, teraslar ve türünün güzel örneği at ahırları yer almıştır. 1970 li yıllara kadar kullanılemm eski ana yol bir tünel iler saray bahçesinin altından geçerdi. Sahilde iki küçük seyir köşkü bulunan sarayda devlet misafirleri de ağırlanırdı. Müze- saray yıl boyu ziyarete açıktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:55 am

SÜLEYMANİYE CAMİİ


İstanbul’un siluetini minareler ve kubbeler süsler. Şehrin en büyük ve görkemli camii Süleymaniye Camiidir. Dış ve iç estetiği, fevkalade muntazam, göz okşayıcı proporsiyonları seyredeni büyüler. Süleymaniye Camii bir mimari şaheserdir. 16. yy., Türk Osmanlı İmparatorluğunun her bakımdan gelişmiş ve ilerlemiş olduğu bir devirdir. 36 Osmanlı Sultanı arasında 47 yıl ile en uzun hüküm süreni Kanuni Sultan Süleyman’dır. Bu büyük şöhretli Sultan, kendi adına yaptırtacağı camii Koca Mimar Sinan’a havale etmişti. Mimarlık dünyasının bir dehası olan Mimar Sinan, camii ve etrafını saran büyük kompleksi 1550-1557 yılları arasında tamamlamıştır. Türk sanatının klasik döneminin kurucusu ve geliştireni Mimar Sinan, sanatının üstünlüğünü burada da ispat etmişti. Caminin avlusunun etrafını çevreleyen büyük komplekste okullar, kütüphane, hamam, aşevi, kervansaray, hastane ve dükkânlar bulunur. Süleymaniye’nin dış güzelliğini seyredebilmek için yapıdan uzakta olmak gerekir. Galata Kulesi’nden veya Halic’in Galata kesiminden, bu imparatorluk eseri bütün haşmeti ile görülebilir. Dört minaresi olan caminin esas mekânını büyük bir kubbe örter. Caminin ana girişi etrafı revaklarla çevrili, ortasında şadırvanı olan iç avludandır. İç mimarideki açıklık, bütünlük, ölçülü bir süsleme buranın haşmetli etkisini güçlendirir. 53 metre yüksekliğinde 26.50 m. çapındaki merkezi kubbeyi fil ayağı denilen dört büyük paye taşır. Mekânın bütün elemanları uyumlu bir armoni içerisindedir. Statik bakımından da yapının dengesi kusursuzdur. Zaman içinde İstanbul şehrini sarsan depremler burada tek bir çatlağa bile sebep olamamıştır. Kubbenin içi geçen yüzyılda yapılmış barok tesirli dekorasyondur.

Yerdeki el yapısı tek örnek, mihraplı halı 1950’li yıllarda yerleştirilmişti. İçerideki en göz alıcı yer mihrap duvarındaki 16. yy. orijinal, fevkalade renkli, Türk motifleri ile süslü vitraylardır. Gayet sade mevlithanlar balkonu ve minber yanında, yine mermerden yapılmış mihrap nişinin etrafı çinilerle süslüdür. Sultan locası mihrabın solunda bulunur. Duvarlar Kuran’dan alınan ayetlerle süslüdür. Bunlar Türk kaligrafi sanatının çok güzel örnekleridir. Giriş ve yan cephelerde kadınlara ayrılmış balkonlar yer alır. Girişin sağında bronz kafesli bölme 18. yy. Türk maden işçiliğinin güzel bir örneğidir. Caminin arka avlusunda Sultan Süleyman’ın, bunun yanında da çok sevdiği karısı Roksana’nın büyük türbeleri bulunur. Etrafta değişik asırlarda yapılmış önemli kişilerin mezarları vardır. Süleymaniye kompleksinin bir ucunda küçük ve gayet mütevazı bir mezar bulunur. Burası 99 yıl şan ve şöhret ile yaşamış 50 yıl süre ile İmparatorluk baş mimarlığı yapmış, büyük usta Mimar Sinan’ın mezarıdır. Koca Sinan çalışkan ve verimli bir mimardı; uzun yaşamı boyunca 400’den fazla eser tamamlamıştı. Kurucusu olduğu klasik Türk mimarisinin en önemli temsilcisi de oydu. Eğittiği öğrencileri diğer İslam ülkelerinde de eserler üretmişlerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:55 am

HALİÇ¡



Tarih boyunca İstanbul un gelişmesine coğrafi konumu kadar, doğal ve çok emin bir liman olan Haliç'te etkin olmuştur. Liman Avrupa yakasını ikiye ayırır. Yaklaşık 8 km uzunluğunda olup en geniş yeri Boğaz tarafındaki girişidir; dip tarafta iki dere sularını Halice boşaltır. Gel-git olayı ve akıntı yoktur. Etraftaki bereketi topraklar, bol balık, tatlı su dereleri ve şeklinden dolayı "Altın Boynuz" ismi bereket sembolü anlamında verilmişti. Bizans devrinde girişe gerilen zincir düşman donanmaları kuşatmasını önlerdi. Haliç kıyıları zaman, zaman bazıları askeri amaçlı olan köprüler ile bağlanmıştı. Halen 5. köprü metro için planlanmaktadır.

İskelelerden Asya yakasına, Boğaziçi ve Adalara ulaşımı sağlayan vapur seferleri gün boyu hareketlidir. Topkapı Sarayı Harem bölümü Halici kuş bakışı seyreder. Sahilde bulunan saraya ait Sepetçiler Kasrı halen Uluslar Arası Gazeteciler camiasına tahsis edilmiştir. Avrupa trenlerinin son durağı 1890 tarihli Sirkeci İstasyonu burada bulunur. Eskisi Haliç içlerine taşınan yeni Galata köprüsü türünün en büyük örneğidir. Orta kısmı belirli günlerde açılır ve büyük tonajlı gemilerin trafiğine olanak sağlemmır. Köprü üstü yaya ve oto trafiği ile ve de sunduğu manzara ile hareketli ve güzeldir.

1950 Yıllarından itibaren başlayan kirlenme 1980 den beri süregelen çalışmalar ile düzelmiştir. En büyük hamlelerden birisi sonucu Haliç kıyılarında dört binden fazla yapı istimlak edilip, iş yerleri şehir dışındaki yeni merkezlere nakledilmiş, kıyılar park ve bahçeler ile çevrilmiş, ilk defa inşa edilen dev kanal sistemleri ve kolektörler ile sular temizlenmiştir. Sahil boyu devam eden surlardan ancak, ikinci Atatürk köprüsü sonrası ile üçüncü, eski Galata Köprüsü civarında ki bölümler zamanımıza gelebilmiştir. Balat semtinde sahildeki dökme demirden yapılma küçük Bulgar kilisesi ve az ötede Fener Rum Ortodoks Patrikliği Baş kilisesi ve tesisleri yer almıştır. Karşı kıyıda; Kasımpaşada'ki büyük sahil binası (19 yy.) Deniz Kuvvetlerine aittir. Gemi çıpa ve demirleri atölyesi olan eski, 8 kubbeli bir yapı Koç ailesi tarafından tamir ettirilip maket, model, makine ve denizcilik alet ve edavatının teşhir edildiği bir müze haline getirilmiştir. Aynı semtteki Aynalı Kavak Kasrı Haliç Saraylarının günümüze gelmiş tek kısmıdır ve müze olarak ziyarete açıktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
turkapc
Mareşal
Mareşal
turkapc


Erkek
Mesaj Sayısı : 172
Yaş : 31
Meslek : Öğrençi
Yaş : 15
Şehir : Ankara
Medeni Haliniz : Bekar
Turka Bilgi : Arkadaşlar bu site hepimizin yardımlarınızı bekliyoruz.. (teşekkürler)
<b><font color=#ff6600>Başarı Puanı< :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#996666>Güçlülük</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue99 / 10099 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

<b><font color=#9999ff>Aktiflik</co :
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Left_bar_bleue100 / 100100 / 100MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Right_bar_bleue

Tuttuğunuz Takım : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL D1e2ee10
: : MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL 226
Kayıt tarihi : 10/03/08

MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL Empty
MesajKonu: Geri: MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL   MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL EmptyCuma Mart 21, 2008 11:55 am

BAĞCILAR


İstanbul'un Avrupa yakasında yer alan Bağcılar, Avrupa-Asya aksı üzerinde, Edirne-Ankara arasında yapılmış olan, Türkiye'nin en önemli otobanı TEM'in geçiş yolu üzerindedir. 1992 yılında Bağcılar, Mahmutbey, Kirazlı ve Güneşli semtlerinin birleştirilmesi ile Bakırköy'den ayrılarak ilçe olur. Bu yerleşimlerin kayda değer bir tarihi geçmişi yoktur. Bilindiği kadarıyla Balkanlardan gelen Türkler yörenin ilk sakinlerini oluşturur. Bugün İstanbul'un 4. büyük ilçesi haline gelen Bağcılar, artık önemli bir ticaret ve sanayii merkezidir. Başta tekstil, gıda, metal ve basın sanayii gibi önemli sektörler olmak üzere değişik amaçlı atölyeler, ticarethaneler ve İSTOÇ¡, Oto-Center, Massit gibi ticaret merkezleri burada yer alır. 2000 yılı itibariyle bu sektörlerde 20.000'i aşkın işletme faaliyet göstermektedir. Ülkemizin büyük basın kuruluşlarından Hürriyet, Milliyet, Meydan, Dünya, Akit ve Yeni Asya gazetelerinin matbaa ve yönetim merkezleri Bağcılar Belediye sınırları içindedir. Alt yapı sorunlarını en aza indirmiş, çevreye duyarlı, hızla modern bir kentleşme modeli çizen Bağcılar'da artık yüzler gülmekte, geleceğe umutla bakılmaktadır. Aktif nüfusun üçte birinin ilk ve orta öğrenimde okuyan 120.000 öğrenciden oluştuğu düşünülecek olursa, Bağcılar'ın geleceğinin aydınlık olduğu aşikardır.

Yerleşimi çok eski dönemlere uzanan Bağcılar Belediyesi; Bakırköy ilçesine bağlı Bağcılar; Mahmutbey, Kirazlı ve Güneşli semtlerinin birleştirilmesi ve 1992 yılında Bakırköy' den ayrılarak 3806 sayılı yasa ile kurulmuştur. Yönetsel yapısı itibarıyla bilinen en eski İstanbul yerleşimlerinden Mahmutbey Nahiyesi 11 köyü barındırmaktaydı.İstanbul Belediyesi İstatistik Müdürlüğünce yayınlanan İstanbul Şehri İstatistik Yıllığı 1930 -1931 adlı yayında Mahmutbey Nahiyesi şöyle verilmektedir. Avas köyü, Ayapa Köyü, Ayayorgi Köyü, Ç¡ıftıburgaz Köyü, Vidos Köyü ve Yenibosna Köyü. Bunlardan Ayapa, Kirazlı, Litros Esenler, Vidos Güngören, Ayayorgi Kayabaşı Nifos Kocasinan ve Ç¡ıftıburgaz ise Bağcılar olarak günümüzün yerleşimlerini oluşturmaktadır. Bu yerleşimlerin bilinen tarihi geçmişleri yoktur. Günümüzde Bağcılar ilçesini oluşturan zeminde tarihi esere pek rastlanmamaktadır. Cumhuriyet döneminde Balkanlardan göçen Türklerin yerleştirildiği bu bölgeler yapılarıyla birlikte isimlerini de Türkleştirmişlerdir. İstanbul ilinin Avrupa yakasında, Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Bağcılar, Avrupa - Asya aksı üzerindedir. Edirne - Ankara arasında yapılmış, Türkiye' nin en önemli otobanı olan E - 80 (TEM) oto yolunun O-2 güzergahı ile bu güzergahın, D-100 (Eski E-5) oto yolunun, güney - batı ve kuzey - doğu ekspres bağlantıları arasındaki Bağcılar ilçesi bir geçit özelliği taşımaktadır.Batıda Küçükçekmece, kuzeyde askeri arazi ve Esenler, doğuda Güngören, güneyde ise Bahçelievler ilçeleri ile çevrili Bağcılar ilçesi 22 km2 alana kuruludur. Bağcılar ilçesinin yol dokusu, İstanbul'un yol dokusu ile bütünlük arz etmektedir. Doğu - Batı yönünde uzanan E - 80 (TEM) oto yolu ve D - 100 otoyolları ekspres yol bağlantısı iledir. En önemli kuzey - güney ikinci ana ulaşım Mahmutbey asfaltıdır.

Günümüzde 2554 Cadde ve Sokağın hemen hepsinde yaya kaldırımı mevcuttur, yollar asfalt ve kilittaşı kaplama olarak yapılmıştır. Yapılemm kavşak ve yol genişletme ve iyileştirme çalışmaları ile kent içi ulaşımda olumsuzlukları ortadan kaldırılmıştır. İstanbul' un merkez ve diğer ilçeleriyle ulaşımında İETT ve Halk Otobüsleri yanında, minibüsler ile toplu taşıma hizmeti yürütülmektedir. İstanbul' un en hızlı nüfus artışının görüldüğü Bağcılar ilçesi, son yıllardaki göç hareketleri ile resmi rakamlara göre 558,435 kişi olan nüfusun çok çok üzerinde kişi barındırmaktadır. Resmi makamının bu konudaki açıklamalarına göre günümüzde Bağcılar ilçesinde 600,000 kişi üzerinde insan yaşadığı sanılmaktadır. Ayrıca Mahmutbey MİA (Merkez iş alanı) Bölgesinin ticari yapılaşmasının tamamlanması halinde nüfus yoğunluğunun çok daha büyük boyuta ulaşacağı açıktır. İstanbul' un en önemli ticaret ve sanayi merkezlerinden biri olan Bağcılar İlçesi' nde günümüzde iplik dokuma, gıda, taş ve toprak, metal ve basın sanayi çeşitlenmesi, küçük - büyük atelyeler, ticarethaneler ile ticaret merkezleri bulunmaktadır.Bugün bu sektörlerde toplam 52,750 işletme faaliyet göstermektedir. Bu Bağcılarda bulunan bina bağımsız bölüm sayısının 1/3 üne denk bir orandır. Ülkenin büyük basın kuruluşlarından Hürriyet, Milliyet, Meydan, Dünya, Akit ve Yeni Asya gazeteleri matbaa ve yönetim merkezleri Bağcılar İlçesi' ndedir. Son yirmi yıla kadar % 72' si kültüre elverişli tarım alanı olan Bağcılar İlçesinde günümüzde tarım alanları, mera ve otlakların yapılaşmaya bağlı olarak yok olması n edeni ile hiç kalmamıştır.

EKONOMİSİ ve NÜFUSU; İstanbul'un en önemli ticaret ve sanayi merkezlerinden biri olan Bağcılar İlçesi'nin günü müzde iplik,dokuma,gıda,taş ve toprak,metal ve basın sanayi çeşitlemesi,küçük-büyük atölyeler,tiçarethaneler ile ticaret merkezleri bulunmaktadır. Ülkenin büyük basın kuruluşlarından Hürriyet,Milliyet,Meydan,Dünya,Vakit ve Yeni Asya gibi ulusal gazeteleri Matbaa ve yönetim merkezleri Bağcılar İlçesi'ndedir. Son yirmi yıla kadar %72'si kültüre elverişli tarım alanı olan Bağcılar İlçesi'nde günümüzde tarım alanları mera ve otlakların yapılaşmaya bağlı olarak yok olması nedeniyle hemen hiç kalmamıştır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turka.catsboard.com
 
MARMARA BOLGESİ-İSTANBUL
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Siteye Hoş Geldiniz :: Türkiyem-
Buraya geçin: